
Köksüz kelimelerle, şarkılarla sarıp sarmalayarak
sınama dudakları
Böyle artık
soluk bir nefes nasıl asarsa bıyıklarımın ucuna güzün ıslak şemsiyesini
nasıl kızıl bir yaprağa dönüşürse dökülmeye hazır tüylerden ibaret kuşlar
ve Şubat başı tanrıya dokunan sesler nasıl inerse çatıların kırmızı toprağına
yarım cennet, yarım cehennem altıgen ayetler olarak
Böyle-ce artık
geri veremem geceye
çarşafları kırıştıran uykuyu
getiremem çaldıklarımı
iyi hırsızlar aç kalır
Sen de bi yemin ediversen ölür müsün bundan sonra bin kere tanısan da
beni görmezden geleceğine
dolaşırken şafakta kurulan hırsız pazarlarında
aramıyormuş gibi geçeceğine tezgâhımın önünden
Sen’ in olmayı unutmuş eşyalara bakarken
kaşımayacağına gözlerine uzanmış dünlenen zamanı…
07,11,20