Uçtu tepemizde.
Kırılmadı ya ışık kanatlarından geçerken, görünmez sandı kendini;
ama konmak istediği dala bakışındaki tohum düşmüştü toprağın yüzüne.
Bir kırışıklık aradı içinde yeşerip ifadesini belirginleştirecek.
Ah saydam kuş!
Uçarı göğsünü doldurdun günün ve gecenin yıldızlarıyla;
lakin bizdik seni yukarıda tutan
aşkın ve sarhoşken söylenenlerin pişmanlığından uzakta
Ah saydam kuş!
Ah aydınlıklar vazosu!
Peki, tamam! Sendin Süleyman’ ın sırça köşküne gökten inen ilk vahiy;
fakat ne çabuk unuttun biz olduğumuzu şafağın kuluçkasında büyürken kabuğunu sıcak tutanın
ve çatlattığında onu
kuyruğunu sarışın mızraklarla donatanın,
kulağına uçurumlar fısıldayanın…
15,04,19