İki gün daha üşüyelim sonra siz geliniz
şarabın mantarını koklar gibi dinleriz yolculuğunuza dair hikayeleri
Biz de o kavşaktaki uzun ışıkta doksandokuzdan geriye sayarken nicedir beklediğinizi bildiğimiz filmin reklam panolarına asılmış afişini görünce nasıl sevindiğimizden bahsederiz
İki gün daha üşüyelim sonra siz geliniz
tepemizde kural bilmez gök tanımaz bu taş parlarken sizinle belki layıkıyla ilgilenemeyiz
çay çökmez, kahve köpürmez, et pişmez
herkesin eli işte gözü oynaşta
yol kenarlarında sincapsız at kestaneleri büyümekte
sırma kürklü uzun kuyruklu çapkın tilkiler inlerinden çıkmış yolunuzu gözlemektedir
“Ya ovada?”, derseniz sudan sebeplerle çökmekte toprak
dev canavarlar gömülmek için obrukların başında sıraya geçmektedir
bizimse hiç fatura kuyruğuna girmemiş kalbimiz beklerken sizi nasıl atacağını kestirememekte
İki gün daha üşüyelim sonra siz geliniz
Kavuşmanın hasadına bilenen kollarımız izin verin atsın fuzuli yükünü sizsiz geçen zamanın o ana dek
yürürlükten kalksın size dair olmayan sorumluluklardan kaçmanın cezası
İki gün daha üşüyelim sonra geliniz
Üşüyelim, çekilsin bütün kanımız size doğru
Çekilsin aramızdan ayın kendine kattığı deniz…
19,09,18