Kemiğine et bürürken gördüm onu
etini örterken ocakta taşmaya yakın kahvenin sade kokusuyla
ve uçuşan tohumlarla ve hayallerle
Ellerimin ucuna parmaklar yontsalardı tutardım onu
lüzumu yok, derdim bırak bunca uğraşma ah dilimi koparmamış olsaydı dün gece çok sarhoşken bin kere söylediğim türkü
kışlı bir sabahta buz ıslağı terliğe yapışıp kalmasaydı adımlarım
peşinden de koşardım
vallahi koşardım
billahi koşardım
Onu çamaşırlarını toplarken gördüm
ipten alıyordu, bir celladın tekmesinin ucundan
kar gibi temiz, masum ay yüzlü çocukları
Ellerime iyi bir niyet oysalardı
mutlaka çalardım kapısını
yorgancı enişteme onartırdım yırtık pırtık aklımı
göğsüme hallaçlanmış bulut bulut içik doldurturdum
annemden arkası mutlaka bana iyi gelecek bir ilk söz öğrenirdim
çünkü o sözleri bilir
köyde geçmiştir çocukluğu
bir sürü kediye isim vermiştir
düşleri, kar altında büyüyen ekinleri sezmiştir
Ah sarhoş dilim takılıp kalmasaydı çulsuz lisanıma
bana kaç, derdim
vallahi derdim
billahi derdim
küçük valizine neler koyması gerektiğini sayardım bir bir
onu cennete yakın pencerenin altında beklerdim
saatime sus, derdim, sus,sus
duymasın sesine çıkar gelir fesat komşuların fenerlerindeki aydınlık…
08.05.18