Zaman değil ama
uykusu acımış çocuk incitiyor.
Ne olduğunu anlayan adam,
dışarı çıkmak için dişlerimi kıran söz incitiyor.
Yıkıldığında direkler, hurda oluyor seni ayakta tutan demir.
Artık toprağa açılan kapı,
evden eve akan bir yokuşu unutamamak,
ve döndüğünde orada bulamamak penceresiz odayı incitiyor.
Göğsümü kulaçlayan ”an” değil de
Kemikten kafesinde çürüyen isyan
incitiyor.
Yürümek mi?
Hayır!
Yürümek güzel.
Dünyayı döndürüyor gibi oluyor insan.
Bir ormana hayvanlar saklıyorsun zalim avcılardan kaçırıp,
hüzünlü kadınlar görüyorsun,
Emeği ekmek etmemiş erkekler.
Yürümek güzel.
Kaybettikçe kendimi kopan bam telinin çıkardığı sesten,
esirgiyor adımlarımın tuttuğu ritim aklımı delilikten.
Ama avareliğin büyüyen nasırı tabanımda
incitiyor.
10,11,17