Biz en çok sondan bir öncekinden korkarız
bağlıdır elimiz kolumuz
çoktan başlamış ama ermemiş nihayete
olanların neşesi eksilmiş
unutulmuş yer yer
gelmez artık yoksul yazın yamasından kaçıp avlumuza
ışıklı zamanların tozu altına çeviren simyacısı
olacaklara başlasak yetişmez vakit
bırakmaksa büyük yüreksizlik
Nerededir acaba umudumuzu gömecek maharetli el
çakalların ulaşamayacağı kadar derin ama cemrenin eşeleyince hemen bulacağı kadar sığ çukuruna
bitmek istemeyen şeylerin
II
Biz en çok senden bir önceki günden korkarız
Bitmezse gelemezsin
oysa ihtiyacımız var gözünün üstünde kaşını görmeye
ve saçlarını alnının sağ yanından başlayarak örmeye
ta kulağının arkasına varıp fısıldayana kadar seni sevdiğimizi
başakları senin doldurduğunu
Ağacın dalını büken bin taneli narın
küs iki çocuktan ilk barışanın sen olduğunu söylemeye
incecik bir hastalığı atıp ciğerimizden yosun tutmaz nefesini içimize çekmeye
ihtiyacımız var
III
Biz en çok senden bir sonrakinden korkarız
gitmişsin demek ki
bunu anlarız ve anlamamaktan gelirken yol alamayız
Özlemek bize ayrılmış bir odadır orada kalırız
garipseyerek yatağın yerini ve artık olmayışının dünyada kapladığı hesaplanamaz kütlesini
alışmaya uğraşırız
lakin başka kokular sinmiştir -çarşaflar,yastık yüzleri ve bardak değişse de- duvarlara
pencereden bakmıştır başka özlemler
ve silinmez bazı bakışların lekesi
bir parmağın nasıl aynıysa her cinayette izi
bütün özlemekler birikir ve çeker gözlerine karanlık perdesini
hal böyle olunca bırakıveririz alışmayı kendi kendini tüketen bir cigara gibi terkedilmiş tablasında
of çekeriz ve nemlenir oda
bulut bulutu anlamaz yokluğunda
gürültü ve sağanak
yer yok yorganımızın altında sığınacak…
28,10,17